Robert Pattinson Röportajı (Joy Dergisi)
Twilight/Alacakaranlık" filmi sizi bir gecede yıldız yaptı.Bu filmdeki rol size nasıl gelmişti ?
Tamamen tesadüf, şans meselesi.Amerika'daki menajerim "Çoktandır buralara gelmedin"diyerek beni Londra'dan Los Angeles'a çağırdı.Ben de gidip bazı oyuncu seçmelerine katıldım."Alacakaranlık"da bunlardan biriydi ama rolü alabileceğimi hiç düşünmemiştim.Hele filmin bu kadar büyük bir proje haline geleceğini,hiç.Hatta o aralar oyunculuğa olan ilgimi kaybetmiştim,daha çok müzikle ilgilenmek istiyordum.
"Alacakaranlık" takıntılı bir aşkı konu alıyordu.Hiç böyle bir şey yaşadınız mı?
Evet. Yıllar boyu aynı kıza takılıp kalmıştım.Ama ona hiç açılmadım,çünkü aslında çok utangaç biriyim.Ama zaten bence bu,aşlın en güzel hali:Hiçbir şeyin ters gitme ihtimali yok! Yıllar sonra duygularımı anlattığımda kız çok şaşırdı,çünkü onca zaman birşey fark etmemiş.Onun sayesinde oyunculuğa başladım diyebilirim.
Nasıl onun sayesinde ? Biraz açıklayabilir misiniz ?
Kız bir tiyatro kulübüne üyeydi.Tabii bende üye oldum.15-16 yaşlarındayken sahne arkalarında çalıştım.Oyuncu olmak gibi bir amacım yoktu.Ta ki "Song and Dolls" adlı müzikal sahneye koyulana kadar.Şarkı söyleyebileceğim bir rol vardı,beni büyüledi.Halbuki topluluk önünde daha önce topluluk önünde hiç şarkı söylememiştim.Maalesef rolü alamadım,onun yerine Kübalı dansçı olarak sahneye çıktım.Sonraki oyunda başrolü kaptım gerçi,ama o da boyum uygun olduğu içindi.O oyunun içindeki bir menajer benimle sözleşme yaptı.İlk filmim Reese Witherspoon'un rol aldığı "Vanity Fair"di.Sonra da Cedric olarak "Harry Potter"da rol aldım.
Nasıl kadınlardan hoşlanırsınız ?
Belli bir tipim yok.Ama biraz çılgın insanları sevdiğimi söyleyebilirim.
Ruh ikizi olayına, mükemmel çiftlerin varlığına inanıyor musunuz ?
Var olduğunu umuyorum.Ama henüz gençken karşıma çıkması beni korkutur.Çünkü birçok yanlış yapabilirim.
Nasıl bir aileden geliyorsunuz ?
Babam Yorkshire'da doğmuş.70'li yıllarda Londra'ya taşınmışlar.Hemen hemen her işi yaptı, ama çoğunlukla taksi şoförüydü.Annem bir manken ajansında muhasebecilik yapıyordu.Ablalarımla benim düzgün ve anlaşılır konuşmamıza çok dikkat ederdi.Annem de. babam da, düzgün konuşursanız insanların size daha iyi davranacağına inanırdı.
Normal bir gününüz nasıl geçiyor ?
Los Angeles'tayken bütün gün senaryo okuyup telefonun çalmasını bekliyorum.Hobim bile yok.Oldukça sıkıcı bir hayatım olduğunu söyleyebilirim.
İngiltere'de bir müzik grubunuz yok muydu ?
Birkaç yıl önce vardı.Şarkı söylemeyi hâlâ seviyorum.Birkaç kez Los Angeles'taki kulüplerde sahneye çıktım, ama biri kameraya çekmiş, kendimi bir anda internette bulunca işin bütün eğlencesi kaçtı.Şimdi etraf biraz sakinleşene kadar beklemek zorundayım.Sonra yeniden mikrofona sarılabilirim.Eski blues şarkılarını seviyorum.John Lee Hooker'a, hele Van Morrison'a tapıyorum.
"Alacakaranlıkéın film müziklerinde sizin de şarkınız var.Bu nasıl oldu ?
Bir arkadaşımla yaptığımız o şarkıyı kaydetmek istiyorduk.Olmadı.Ama yönetmen "Never Think" adlı şarkıyı çok beğenip soundtrack'e aldı.
ALINTIDIR